T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
MERSİN / TARSUS - Saime Özçürümez İlkokulu

DİLİMİZİN ZENGİNLİKLERİ PROJESİ OCAK AYI ETKİNLİĞİ

Öğrencilerimiz dilimizin zenginlikleri projesi kapsamında ocak ayı etkinliği olarak Dede Korkut Hikayelerinden hareketle yeni bir hikaye yazma etkinliği gerçekleştirdiler.

ŞAHMERAN VE YEDİ KARDEŞLER

       Eski zamanların birinde birbirlerini koruyup kollayan sıcak kanlı insanlar yaşarmış. Bu köy öyle bir yermiş ki burada yaşayan tüm insanlar birbirlerine değer verip her başı dara düşenin yardımına koşarlar ve birbirlerine hep destek olurlarmış. Bir de Bu köyde yaşayan birbirlerine bağlı ve birbirlerini çok seven ve Aynı zamanda da tüm köy halkı tarafından çok sevilen, cesurluklarıyla çevrelerine nam salmış olan 7 kardeş ve onların Çok sevdikleri köpekleri Karabaş yaşarmış. Karabaş o bölgede çok sevilen bir çoban köpeği türü olan Sivas Kangalı ile siyah renkli bir kurdun kırmasıymış, bu çok nadir rastlanan bir durummuş. Karabaş çok gözü pek ve çok güçlü bir köpekmiş, aynı zamanda da bu kardeşlere çok bağlıymış.

      Bu yedi kardeşten her biri farklı farklı huylarda imiş.  En büyükleri olan İlkay güçlü ve korumacıymış, ondan bir küçük olan Barış adı gibi barışçılmış, sonraki gelen Arda utangaçmış, ortanca kardeş Aras hayalciymiş, sonraki kardeş Bora çabuk sinirlenen kavgacı biriymiş, sonraki kardeş Çağan çok çabuk korkarmış, en sonuncu kardeş Tugay ise çok zekiymiş. Cesur oldukları kadar da iyi kalpli olan bu yedi kardeşler bahçeli bir evde mutlu mesut yaşarmış.

      Köydeki insanlar böyle böyle yaşar iken bir gün köylünün başına dert olan ve Sürekli onları korkutan Şahmeran adında başı insan gövdesi yılan görenleri ürküten büyük bir yılan çıkıvermiş meydana. Yılanın uzun kulakları ve boynuzu varmış, belden üstü aynı bir kadın gibiymiş. Kolyesi ve küpesi de varmış, kafasında çok parlak bir taç takıyormuş. Belden aşağısı ise üzerinde balık pullarına benzeyen pullar olan bir yılan kuyruğu gibiymiş.

      Şahmeran adını verdikleri bu yılan nedense sadece geceleri ortaya çıkar gündüzleri gözden kaybolur, bazen gündüzleyin bile su başlarında Göl kenarlarında aniden ortaya çıkar insanları korkutur ve aniden de kaybolurmuş. Köyün insanları korkudan geceleri tuvalete dahi gidemiyorlarmış.

      Bir gün köyde büyük bir sel olmuş. Öyle güçlü öyle kuvvetliymiş ki bu sel, taş üstünde taş bırakmamış. Dağda ovada yaşayan börtü böcekler, fareler ve en kötüsü de Şahmeran’ın yavruları olan yılanlar sürüklenerek köye gelmişler. Her yer yılan ve haşerelerle doluymuş. Köylü selin zararlarını unutup yılanlardan muzdarip hale gelmişler.

      Her yerden yılan çıkıyormuş. Neyi kaldırsalar, nereye otursalar bir yılan görüyorlarmış. Ama kimse onlara dokunmaya cesaret edemiyormuş. Karar alıp köydeki yedi kardeşlerden yardım istemeye gitmişler. Yedi Kardeşler çoktan bahçelerini ve evlerini yılanlardan temizlemiş ve yeniden evlerine girmesinler diye önlem bile almışlar. Köylülerden biri kardeşlere şöyle seslenmiş:

-              “hooooyn 7 gardaşlar! Köyde yılanlardan geçilmiyor, hangi taşı kaldırsak bir yılan... Ocağınıza düştük, köyümüzün en cesur insanları sizlersiniz. Yardım edin temizleyin şu yılanları, kurtarın köyümüzü.”demiş.

      Kardeşler düşünmüş ve kabul edip işe koyulmuşlar. Bütün köyün altını üstüne getirmişler. Her yerini didik didik aramışlar ve tüm yılanları toplamışlar. Gece yarısına kadar durmadan çalışmışlar. Tüm yılanları birer birer bir kutuya kapatmışlar. Kutunun ağzını kilitlemişler ve yılanları ormana salmak için ormanın derinliklerine kadar ilerlemişler.

      Tam yılanları bırakacaklarmış ki birden bir tıslama ile irkilmişler. Bir anda karşılarında beliren Şahmeran tıslayarak bağırmaya başlamış. Kardeşler karşılarında böyle büyük bir yılan görünce şaşkınlıktan küçük dillerini yutmuşlar. Şahmeran çok öfkeliymiş ve konuşurken ağzındaki çatal dili bile görünüyormuş:

Şahmeran- Siz benim çocuklarımı nasıl hapsedersiniz çabuk bırakın çocuklarımı tıssssss

      Kardeşlerden büyük olanı hemen kardeşlerini korumaya çalışmış:

İlkay- geri çekilin!!!

Çağan- hadi kaçalım hemen Of çok korkuyorum, demiş ama Bora buna karşı gelmiş:

Bora- Hayır ne kaçması Ya?! Şu yılanları bir bırakalım, Hadi gelin!

      İyice sabırsızlanan Şahmeran tekrar bağırmaya başlamış:

-              Verin çabuk Yavrularımı!

      Ortanca kardeş Aras, her zamanki gibi henüz durumun ciddiyetini kavramamış, şaşkın bir şekilde cevap vermiş:

-              Sen yılanların annesi misin?

      Şahmeran’ın artık sabrı taşmış ve şu şekilde bağırmış:

-              Eğer Yavrularımı hemen bırakmazsanız bu ormanı sizin başınıza yıkarım!!!

Barış- dur!!! Biz onlara zarar vermiyoruz. Sel suyu onları köyümüze taşımıştı, biz onları sadece kendi evlerine geri getiriyoruz...

      Ama Şahmeran’ın öfkesi yavrularını görmeden önce dinmeyecekti zaten günlerdir kayıp yavrularını arıyormuş ve yedi kardeşin yavruları bilerek hapsettiğini sanıyormış

      Bu karmaşada kutuyu açmaya çalışan çağının eli ayağına dolanıyor bir türlü anahtarı bulamıyormuş;

Çağan- anahtarı bulamıyorum...

      Birden Şahmeran’ın arkasından boynunda tasma takılı olan heybetli bir aslan çıkmış ve ‘HIRRRRRR!!!’ diye bir kükremiş ki, dağlar inlemiş. Şahmeran aslanı tasmasındaki zincirlerle kontrol ediyormuş. Bunu gören Karabaş Hemen öne atılmış, Bora ve ilkay da aslanı geri püskürtmeye çalışmışlar. Bu sayede biraz vakit kazanmışlar. Bu karmaşa böyle devenin ede dursun kardeşlerin en küçüğü ve en zekisi olan Tugay’ın aklına güzel bir fikir gelmiş ve hemen Arda’ya seslenmiş:

-Arda, Arda gardaşım! Evin anahtarını kaybettiğimiz zaman senin kullandığın o demir çomak yanında mı?!!!

      Arda bir süre üzerinde arandıktan sonra, küçük bir demir çomak çıkartır ve sonunda kutunun kilidini açabilirler. Kutunun kapağı açılır açılmaz yılanlar ormanın içine dağılıp kaçışmaya başlar. Bu arada artık Sabah olmuş.

Güneşin doğmasıyla ormanda uçuşmaya başlayan kuşlar yerdeki onlarca yılanı görmüş ve onlara hücum etmeye başlamış. Kuşlar o kadar hızlı hareket ediyorlarmış ki Şahmeran onların hızına yetişemiyor, yavrularını koruyamıyormuş. Dört bir yandan saldıran kuşları kovalamaya çalışırken birden aklına 7 Kardeşler gelmiş hemen onlardan yardım istemiş:

Şahmeran- Aman yedi kardeşler, ocağınıza düştüm. Ne olur yavrularımı kurtarın, ne İsterseniz yaparım söz!!

      Bunun üzerine Tugay’ın aklına çok güzel bir fikir gelmiş:

-              Tamam sana yardım edelim ama bundan sonra sen de yavruların da kesinlikle bizim köyümüze girmeyeceksiniz, demiş.

      Başka çaresi olmayan Şahmeran hemen bu teklifi kabul etmiş. 7 kardeşin 7’si de el ele vermiş, hemen 7 tane meşale yakmışlar. Her biri etrafa dağılmış, yaklaşan kuşları korkutmuşlar. Ateşi gören kuşlar da oracıktan toz olup kaybolmuşlar.

      Bu olanları gören Şahmeran iyice yumuşamış. Onların iyi niyetinden artık emin olmuş ve kardeşlere şöyle seslenmiş:

-              Siz 7 kardeş çocuklarımın hayatını kurtardınız. Bugünden sonra benim dostumsunuz. Alın şu boynuzu, ne zaman başınız sıkışırsa bu boynuza üfleyin. Böylece hemen yardımınıza gelebileceğim, demiş ve yavrularıyla oradan uzaklaşmış.

      O günden sonra Şahmeran gerçekten de sözünü tutmuş. Yedi kardeş ne zaman başı sıkışsa, ne zaman bir sorun yaşasa Şahmeran’ı çağırıyormuş. Şahmeran ve yılanları da onlara gelip yardım ediyormuş. Hatta bütün köy halkı bile Şahmeran’a alışmışlar. O günden sonra yedi kardeşin lakabı Yılanların Kahramanı; köyün adı da yılanlı Köy olmuş.

                                                                                                                                                                                                      Mehmet Can GÖKÜŞ

                                                                                                                                                                                                           Öğrenci

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 12.01.2024 - Güncelleme: 12.01.2024 15:54 - Görüntülenme: 47
  Beğen | 1  kişi beğendi